ULUSAL EGEMENLİK VE ÇOCUK BAYRAMI

ULUSAL EGEMENLİK VE ÇOCUK BAYRAMI

Değerli Meslektaşım,
 
Hayat olanca hızıyla sürüp giderken mesleki açısından da birtakım olgular devam etmektedir.   Yaşam da zaten bu olgularla kendini idame ettirmektedir. Hayat tüm hızıyla yaşanmaya devam ederken sizleri öncelikle sevgi ve saygıyla selamlarım.
6-7 Mart 2015 tarihlerinde Türk Eczacıları Birliği'nce düzenlenen Kamu Eczacıları Kongresi'ne katılım sağladık. 
 
Ankara Eczacı Odası Yönetim Kurulu olarak mesleki çalışmalar içerisinde Kasım 2014' te Kıbrıs'ta ağırlıklı olarak eczane eczacısı meslektaşlarımıza yönelik gerçekleştirilen "Reçete Dışı Farmasötik Ürünler ve Medikal Malzemeler Kongresi" nden sonra böyle bir kongrenin gerçekleşmiş olmasının da mesleğimiz adına önemli bir kazanım olduğunu düşünüyorum.
 
16 yıl aradan sonra Türk Eczacıları Birliği'nce gerçekleştirilen kongrede Ecz. Ömer Lütfi SUİÇMEZ ve Ecz. Özlem ÇOLAKOĞLU'nun Ankara Eczacı Odası adına görev almaları dolayısı ile emek ve katkılarının bulunması da kongrenin güzel taraflarındandı. Ankara Eczacı Odası'na üye olan ve kongreye katılmak isteyen meslektaşlarımızın katılım taleplerini yerine getirebilmiş olmamızın bizlere yaşattığı hazı da ayrıca belirtmek isterim. 
 
Kamuda çalışan meslektaşlarımızın sorunlarının olduğu ve bu sorunlara çözüm getirmek adına arayışta olunması gerektiği ile ilgili oldukça geç kalındığı aşikardır. Öz eleştiri olarak belirtmek isterim ki yıllardır kamuda çalışan meslektaşlarımızın sorunları ile tam olarak ilgilenilmemiş olmamıza karşın bu kongrede kamu eczacılarına sahip çıkılmaya başlanması önemli bir adımdır.
 
Meslek örgütünün, eczacının bulunduğu her sektörle ilgilenmesi önemli olup, bu esasında bir görevdir. Ancak; meslek örgütü kadar, meslektaşlarımızın da bulundukları bölge eczacı odalarına üye olmaları ve örgütsel yapıları ile birlikte çalışarak sorun ve bilgi paylaşımlarında bulunmaları da o derecede önemli ve kazanımlıdır. Aksi durumda paylaşılmayan bilgiler ve sorunlar kişilerde saklı kalır. "Birlikten kuvvet doğar" deyişinden hareketle kamusal alanda çalışan, özel sektörlerde çalışan ve eczacılık yapmayan kısacası tüm meslektaşlarımı bölge eczacı odalarına üye olmaya davet ediyorum.
 
Güçlü meslek örgütünün yaptırımları daha başarılı olacaktır. Parçala, böl ve yönet prensibini engellemeliyiz.
Güçlü yapı-güçlü sektör her zaman ayakta dimdik kalabilir. Mesleki kazanımlar, meslek hakkı, nöbet hakkı, hastane bünyesinde uygun eczane yerleri, bürokraside temsiliyet hakları, yasaların verdiği idarecilik hakkı kazanımları gibi tüm olgular çalışmayla, bir arada olmakla mümkündür.
 
Kamuda ve özelde çalışan, eczane eczacısı olan tüm meslektaşlarımın her biri birer sağlık müfettişi gibi çalışarak; insan hayatını, insan sağlığını yok sayan internet üzerinden ilaç satışı ile mücadele etmelidir.
 
İnternet satışları ile ilgili tespit ettiğimiz her bir bilgiyi T.C. Sağlık Bakanlığı'na, Ulaştırma Bakanlığı'na, Bilgi İşlem Dairesi Başkanlığı'na ve/veya Türk Eczacıları Birliği'ne mutlaka bildirim yapmalıyız. İlaç bizim işimizdir, onun yarar ve zararlarını en iyi eczacılar bilir. Dolayısıyla mesleğimize sahip çıkma adına internetten satış yapan kanallara, karşı çıkmak hepimizin görevi olmalıdır. 
 
Unutmayalım ki eczacılığa bizler sahip çıkmazsak sahip çıkacak mutlaka birileri olacaktır.
 
Mart ayında mesleki anlamda gerçekleşen gelişimden sonra; Türkiye'nin geleceğini yakından ilgilendiren TBMM milletvekilleri seçimleri ile ilgili gelişmeler aklımda uçuşmaya başladı.
 
25. Dönem Milletvekilleri ile ilgili olarak kimlerin nereden aday adayı olacakları ile ilgili haberler, kamusal alanlar, sivil toplum örgütleri v.b. yerlerdeki aday adaylarının istifaları ve aday adayı olmaları yaklaşık 2 aydır gündemdedir.
 
Gelinen noktada ise aday adaylarının adaylıklarının kesinleşmesi ve 7 Haziran 2015 tarihinde gerçekleşecek genel seçim gündeme yerleşmiştir.
 
TBMM için vekil adaylarının Nisan ayı içerisinde belli olması da bence ayrı önem taşımaktadır.
 
İstanbul'un işgalinden üç gün sonra Atatürk 19 Mart 1920 tarihinde bildiri yayımladı. Bildiride "olağanüstü yetkiler taşıyan bir Meclisin Ankara'da toplanacağı, kesin ve kararlı ifadelerle açıkladı. Böylece Türkiye Cumhuriyeti'nin kuruluş temelleri Ankara'da tarihi Birinci Meclis binasında atıldı. 
 
İttihat ve Terakki  Cemiyeti kulübü inşaası tamamlandı, okullardan toplanan ve halkın katkısıyla sağlanan eşyalarla donatıldı. Hazırlıklar tamamlanınca, Atatürk 21 Nisan'da yayınlandığı ikinci bir bildiri ile, Meclis'in 23 Nisan günü toplanacağını ve açılış töreninin yapılacağını duyurdu.
 
23 Nisan 1920 Cuma sabahı erken saatlerde, Ankara'da bulunan herkes Meclis Binası çevresinde toplandı. Halk kendi kaderine sahip çıkmanın coşkusu içindeydi. Hacı Bayram Camii'nde kılınan öğle namazından sonra, Meclis binası girişinde bir tören yapıldı. Saat 13:45 de, Ankara'ya gelebilen, 115 milletvekili Meclis salonunda toplandı.
 
Parlamento geleneklerine göre, en yaşlı üye olan Sinop Milletvekili Şerif Bey (1845), Başkanlık kürsüsüne çıktı ve Meclis'in ilk toplantısını açtı.
 
TBMM tarafından; Türkiye'nin geleceğinin ve istikbalinin ufku olan geleceğin emanet edileceği gençliğin umut ışığı olan çocuklarına emanet olması için 23 Nisan gününü Ulusal Egemenlik ve Çocuk Bayramı olarak ilan edildi.
 
Bu vesileyle tüm ulusumuzun ve meslektaşlarımızın 23 Nisan Ulusal Egemenlik ve Çocuk Bayramını en içten dileklerimle kutlarım.
 
"Cumhuriyet düşünce serbestliği taraftarıdır. Samimi ve meşru olmak şartıyla her fikre hürmet ederiz. Her kanaat bizce muhteremdir. Yalnız muarızlarımızın insaflı olması lazımdır."                                      Mustafa Kemal ATATÜRK
 
Yeni seçilerek TBMM'de görev alacak başta meslektaşım olan tüm vekillerimize adaylık sürecinde ve meclis çatısı altında başarılar dilerken; insana, kadına, canlıya saygının evrensel değerlerin birebir yaşatıldığı, meslek hakkımızın verildiği bir TÜRKİYE hayalimle saygılarımı sunarım.
 
SÜLEYMAN GÜNEŞ
BAŞKAN